İNSAN Ve KALEM

insan ve kaleme dair

23 Ağustos 2013 Cuma

,
Ninesini bir mektup yazarken izleyen çocuk sordu:

- "Yaşadıklarımız için bir hikaye mi yazıyorsun? Yoksa benim hakkımda mı?"

Ninesi yazmayı kesti ve torununa şöyle dedi:

- "Aslında, senin hakkında yazıyorum.. Fakat kelimelerden daha önemlisi, kullandığım Kurşun Kalem. Umarım büyüdüğünde sen de bu kurşun kalem gibi olursun."

Çocuk merakla kurşun kaleme baktı... Özel bir kalem gibi görünmüyordu.

- "Fakat daha önce gördüğüm diğer kurşun kalemler ile aynı!"

- "Bu, senin nasıl baktığın ile alakalı. Kurşun Kalemin 5 önemli özelliği vardır, ki sen onlara sıkıca tutunduğunda ömrün huzur içinde geçecektir."

Birinci özellik: Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma.

Bizim için bu el Allah dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi O yönlendirir.

İkinci özellik: Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemin ucunu açmam gerekir.

Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar.

Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar.

Üçüncü özellik: Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır.

Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir.

Dördüncü özellik: Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, en çok onu korumalısın.

Beşinci özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır.

Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

,

Aşk Engel Tanır mı? (Kısa Film)


,
Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar.
Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve;
“Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun?” diye sorar.
Topladıklarını denize atmaya devam eden kişi
“Yaşamaları için” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla;
“Iyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki ?” der.


Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi;
“Bak onun için çok sey değisşti,” karşılığını verir.


Yapabileceklerinize sınır koyan zihindir! Sınırları Kaldırın!

 

20 Ağustos 2013 Salı

16 Ağustos 2013 Cuma

,




Affetmek 

Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklife bulunur:
“Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?’

Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. 

"O zaman" der öğretmen :  "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin" 

Öğrenciler bunu da yaparlar. 

"Şimdi yarınki ödevlerinize hazır olun.Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!" 

Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdı. 

Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: 

"Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını patatesin üzerine yazıp torbaya koyun." 

Bazı öğrenciler üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzını kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine: 

"Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: 

"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız.Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde hep yanınızda olacaktır.'         

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: 

"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor." 

"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk." 

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: 

"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir iyilik olarak düşünüyoruz. Halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.'


7 Ağustos 2013 Çarşamba

,
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu. çocuk babasına, “Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun” diye sordu… Zaten yorgun gelen adam, “Bu senin işin değil” diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk “Babacım lütfen, bilmek istiyorum” diye üsteledi. Adam -İlla da bilmek istiyorsan 20 milyon” diye cevap verdi.. Bunun üzerine çocuk “Peki bana 10 milyon borç verir misin” diye sordu. Adam iyice sinirlenip, -Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat” dedi. çocuk sessizce odasına ç;ıkıp kapıyı kapattı.Adam sinirli sinirli;”Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder.” diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, “Belki de gerçekten lazımdı”…Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı… Yatağında olan çocuğa,”Uyuyor musun” diye sordu. Çocuk “Hayır” diye cevap verdi… -Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim” dedi… çocuk sevinçle haykırdı, “Teşekkürler babacığım”… Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı. Bunu gören adam iyice sinirlenerek, “Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?… Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok” diye kızdı… çocuk “Param vardı ama yeterince yoktu ” dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; “İşte 20 milyon… Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?…” Lütfen sevdiklerinize ve size ihtiyacı olanlara zaman ayırın…
,

Günümüzde geleneklerimizden,göreneklerimizden,törelerimizden uzaklaştığımız hepimizin malumudur.Bir çok şey belki unutulup gitmiştir.Unutulup giden şeylerde pek aramadıklarımız vardır.Ama küçüklerin büyüklerine olan saygısı,büyüklerin küçüklerine olan sevgisi azalınca bize has olmayan manzaralar ansızın kırlarda biten mantarlar gibi göze batıyor,hoş olmuyor malesef.Hepimiz dert yanarız”zamane gençleri,büyüklere saygısı yok”diye.En çok toplu taşıma araçlarında karşımıza çıkar bu durumlar.İhtiyar kadın erkek otobüse biner yer yoktur,oturmuş olan karış kadar çocuklar yer vermezler…
Peki nedendir ? Kaç kişi evinde çocuklarına “aman ha büyükleinize saygılı olun” diye nasihat ediyor.kaç büyük kendinden yaşlılara hürmet ediyor.İğneyi kendimize batırmamızın zamanı gelmedimi ? Yaşlı insanların küçük çocuklardan saygı görmesi için hangi yatırımı yaptı ?
sanırım kocaman bir sıfır aldık hepimiz…
Oysa nadir de olsa kendine yer veren bir küçüğe,bir öğrenciye”çok teşekkür ederim evladım”dese “senin adın ne bakayım”….ne güzel bir isim dese…inanın o küçük yavru bir daha o ihtiyarı gördüğü anda yer verecektir.Veya başka bir şekilde yardım edecekti.Ama öyle olmuyor.İhtiyar biniyor,onun aklınca her kendisinden küçüğün yeri onun olmalı.Yer verenlerede sanki ödünç almış gibi hiç ses etmiyor…olmuyor ey ihtiyarlar olmuyor..bir teşekkür …zahmetsiz,sermayesiz..lütfen,kendinizi alıştırın.teşekkür etmeyi öğrenin