İNSAN Ve KALEM

insan ve kaleme dair

20 Ocak 2014 Pazartesi

,

MASRAFSIZ VEREBİLECEĞİNİZ SEKİZ GÜZEL HEDİYE

DİNLEME...
Ama gerçekten dinleyin.
Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğiniz cevabı düşünmeden...
Can kulağıyla ve gözlerine bakarak dinleyin.
SEVGİ...
Kucaklamalar, sarılmalar, öpücükler, sırt sıvazlamalar ve el tutmalar konusunda cömert olun. Bu ufak hareketler, aileniz ve dostlarınıza olan sevginizi daha açık göstermenizi sağlayacaktır.
KAHKAHA...
Fikra anlatın, neşeli hikayeler, başınızdan geçen komik olayları paylaşın.
Bu armağanınız "Seninle birlikte gülmeyi seviyorum" anlamına gelir.
YAZILI BİR NOT...
Basit bir "Yardımın için teşekkürler" notu, ya da belki bir şiir... Kısa, elle yazılmış bir not bazen ömür boyu hatırlanır.
İLTİFAT...
Basit, içtenlikle söylenen bir söz ("Bu renk sana ne çok yakışmış", "Harika bir iş çıkardın", "Yemek nefis olmuş", "Çok yardımın dokundu", "Fikirlerin çok güzeldi" gibi) karşınızdakinin içini aydınlatır.
İYİLİK... Her gün, alışılmış davranışlarınızın dışına çıkıp sevdiğiniz birisine hoş, nazik bir sürpriz yapın.
YALNIZLIK...
Bazen tek istediğimiz yalnız kalmaktır. Bu anlara duyarlı olun ve ihtiyacı olana yalnız kalma armağanını verin.
NEŞELİ BİR YAPI...
Birine tatlı bir söz söylemek gibisi yoktur. Selam vermek veya teşekkür etmek o kadar zor mu?

19 Ocak 2014 Pazar

,

Eskiden Öyle Güzel Cahildik ki...

Televizyon yoktu.. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar...

Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş
merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık
içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...

Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...

Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.

Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,
yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...
Kimin umurunda...

Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk 

12 Ocak 2014 Pazar

,
Hayat işte.. Yüzümüz güldü de, yüreğimiz gülmedi hiç bizim. Mert olduk namertliği gördük.. Vefalıydık, vefasızlığı yaşadık.. Tutunduğumuz dallar elimize geldi, güvendiğimiz dağlara karlar yağdı.. Sevdik söyleyemedik. Hep yanlış anlaşıldık.. Hayat işte.. Sınandık, aldandık, yüreğimiz yandı.. Ve biz hep kaybettik; hayat kazandı..
.