İNSAN Ve KALEM

insan ve kaleme dair

28 Temmuz 2014 Pazartesi

,

HERKESİN BAYRAMI GÜZEL GEÇMESİ DİLEĞİYLE RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN ♥ SEVDİKLERİNİZLE BERABER NİCE GÜZEL BAYRAMLARA...


27 Temmuz 2014 Pazar

,

BİR HEDİYEDİR BAYRAM,BİR MÜJDEDİR...
ORUCUN,MÜMİNLERE EN ÖZEL İKRAMIDIR BAYRAM...
BAYRAM KARDEŞLİKTİR...
BAYRAM SELAMLAŞMAK,KUCAKLAŞMAKTIR....
BAYRAM EN ÖZEL,EN BERRAK ZAMANIDIR DÜNYANIN...
SEVGİYLE..
UMUTLA...
NEŞEYLE...
SAYGIYLA...
HUZURLA..
BAŞARIYLA....
İNANÇLA...
İÇİNİZDEKİ ÇOCUĞUN HEYECANI VE COŞKUSUYLA...
DÜNYANIN TÜM GÜZELLİKLERİYLE YAŞANACAK
NİCE GÜZEL BAYRAMLARA....


12 Temmuz 2014 Cumartesi

,
Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki:
- Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.
Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek:
- Söyledikleri doğu mu diye sorar.
Suçlanan genç der ki:
- Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar:
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar:

- Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım, ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki gören bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım; arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, bende bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret.
Bu söz üzerine Hz Ömer:
- Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi.
Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
- Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı.
- Ben memleketinde zengin bir insanım, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indinde sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin
verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim. Bu üç gün için de yerime birini bulurum, der.
Hz. Ömer dayanamaz der ki:
- Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
- Bu zat benim yerime kalır.
O zat Hz. Peygamber Efendimizin en iyi arkadaşlarından, Amr İbni As’dan başkası değildir.
Hz.Ömer Amr’a dönerek:
- Ey Amr, delikanlıyı duydun, der.
O yüce sahabi:
- Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur.
Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr İbni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler. Fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:
- Bu kefil babam olsa fark etmez, cezayı infaz ederim.
Amr İbni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:
- Biz de sözümün arkasındayız.
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek der ki:
- Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan):
- AHDE VEFASIZLIK ETTİ, demeyesiniz diye geldim der.
Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr İbni As’a der ki:
- Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu onun yerine kefil oldun.
Amr İbni As, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:
- Bu kadar insanin içerisinden beni seçti. İNSANLIK ÖLDÜ, dedirtmemek için kabul ettim, der.
Sıra gençlere gelir, derler ki:
- Biz bu davadan vazgeçiyoruz.
Bu sözün üzerine Hz Ömer:
- Ne oldu, biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz, ne oldu da vazgeçiyorsunuz?,der.
Gençlerin cevabı da dehşetlidir:
- MERHAMETLİ İNSAN KALMADI, demeyesiniz diye.
,
Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
- ‘Tadı nasıl?’ diye soran yaşlı adama öfkeyle:
- ‘Acı’ diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:

- ‘Tadı nasıl?’ ‘Ferahlatıcı’ diye cevap verdi genç çırak.
- ‘Tuzun tadını aldın mı?’ diye sordu yaşlı adam, ‘Hayır’ diye cevapladı çırağı. Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:
- ‘Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.’
,
HERKES İÇİN BİRAZ MUTLULUK

Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi.
Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu
bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.

Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl
olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep..
“Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu...

Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse,
Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.

Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Jerry’ye
gittim. Anlayamıyorum dedim.. Nasıl olur da, her zaman,
her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun...
Nasıl başarıyorsun bunu?

Her sabah kalktığımda kendi kendime Jerry bugün iki
seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü.. derim.
Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda gene iki
seçimim var: Kurban olmak, ya da ders almak.

Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim.
Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var..
Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını
göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim.

Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani?
Evet.. Kolay dedi Jerry.. Hayat seçimlerden ibarettir.
Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl
davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl
etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının
iyi ya da kötü olmasını seçersin...
Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!..

Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar
görmedim. Ama, hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek
yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.

Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun
için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp, Jerry’yi delik deşik etmişler...
Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış.
Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.

Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm.
Nasılsın? diye sorduğumda, Bomba gibiyim dedi
Bomba gibi. Olay sırasında neler hissettin Jerry dedim.
Yerde yatarken, iki seçimim var diye düşündüm..
Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü.. Ben yaşamayı seçtim.

Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi !..
Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı.
Bana hep İyileşeceksin merak etme dediler.
Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla
sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki
ifadeyi görünce ilk defa korktum.Bu gözler
bana; Bana adam ölmüş diyordu. Bir şeyler yapmazsam,
biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten..

Ne yaptın? diye merakla sordum..
Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak
herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu..
Evet diye yanıt verdim.. Var.. Doktorlar ve hemşireler
merakla sustular.. Derin bir nefes alarak kendimi
toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var !..

Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım..
Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin.
Otopsi yapar gibi değil..

Jerry, sadece doktorların büyük ustalıkları
sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük
katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana yeni ders oldu.

Hergün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız
ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim..
Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu..


Bu yazıyı okudunuz. Şimdi iki seçiminiz var:

1. Unutup gitmek.
2. Kesip saklamak,
fotokopisini çıkarıp, dostlarınıza dağıtmak..

Ben, ikincisini seçip bunu sizlerle paylaşmayı tercih ettim.
Francie Baltazar-Schartz

6 Temmuz 2014 Pazar

,
   Tanınmış nüktedanlardan biri, bir arkadaşı için “Çivi gibidir!” der, yanındakiler onun bu sözünü biraz garip karşılarlar. Nüktedan açıklama ihtiyacı hisseder: “Efendim, galiba yanlış anlaşıldı. Çivi demekle onun demir gibi sağlam olduğunu kastetmedim. Kafasına vurmadıkça vazifesini yapmazda…”
,
BÜYÜK RUHLU ÇOCUK
    Bir ailenin evinde televizyon arıza yapmış. Tamirci gelip televizyonun arka kapağını açmış ki bir sürü ekmek parçası… Tabi kimin yaptığını hemen anlamışlar. Evin 4 yaşındaki kızı. Bu hangi ailede gerçekleşirse gerçekleşsin ilk gösterilecek tepki genellikle öfkeli bir davranıştır. Fakat anne öyle yapmamış, çocuğuyla konuşmayı denemiş ve öğrendiklerinden sonra hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Çocuk ekrandaki aç çocukları gördükçe mutfaktan ekmek alıp televizyonun açık bulduğu tek yerinden, arkasındaki ızgaralardan içeri atıyormuş.