İNSAN Ve KALEM

insan ve kaleme dair

24 Ocak 2015 Cumartesi

,
Sevgili, biraz sendir ve sen biraz sevgili
Sevgili, eksilmeden paylaşılan ömür olmalı
Sevgili, kan-ter içinde uyandığın kabus sonrası
Başucunda bulduğun bir bardak su olmalı
Sevgili, ateşlenmiş başında ıslak tülbent olmalı
Sevgili, gecenin Beşiğinde uyuttuğun masal olmalı
Sevgili, uykusuzluğun en güzel sebebi,
Yanında uzanmış melek,her gece yatağında yangın olmalı
Sevgili,”günaydın” ve “iyi geceler” sözcüklerinin
Arasındaki hasret olmalı
Sevgili,her gün yeniden çözdüğün bilmece olmalı
Sevgili, kara günde kara zeytine
Kara gözlerinin akını akıtıp bal yapmalı
Sevgili,hem öfkenin fırtınalı denizi hem limanı olmalı
Sevgiyi beslemeli öfkeyi unutmalı
Sevgili, muhabbette en güzel söz
Kavgada suskunluğun olmalı

Sevgili,ölçülemez sevginin derinliği olmalı
Sevgili, yüreğinin mahzeninde yıllanmış şarap olmalı
Sevgili,aşkla düellonda boş silahın olmalı
Sevgili,acında gözünde ki yaş
Sevincin de dudağında gülüş olmalı
Sevgili,sinemada izlenememiş filmler sonrası
Dudağında kalan tuzlu mısır tadındaki öpüş olmalı
Sevgili, “kara sevda” derdinin muadilsiz ilacı olmalı
Sevgili, aşkın sözlüğünde tek isim olmalı
Sevgili, sevmese de futbolu “maç kaç kaç bitti?” diye sormalı
Sevgili, en sevdiğin yemeği en güzel yapan aşçı olmalı
Sevgili sofrandaki çorbanın tadı tuzu olmalı
Sevgili, aşkın körlüğünde elindeki beyaz baston olmalı
Sevgili, “gel” deyince kanat takmalı
“Git” deyince gitmemeli kalmalı
Sevgili, yalan dünyada yalansız cennet olmalı
Sevgili, hem yüreğinin konuğu hem sahibi olmalı
Sevgili, yanındayken zamanı durdurmalı
Ve zaman durduğu yerde kımıldamadan su gibi akmalı
Sevgili, kıskançlığın,bencilliğin,aptal lığın olmalı
Tüm kötü huyların onda anlam bulmalı
Sevgili, sevginin hem yolu hem yoldaşı olmalı
Sevgili, her gün yeni bir mısra yazdığın şiir olmalı
Sevgili, ilkbaharda menekşe,yazın papatya
Sonbaharda kasımpatı , kışın kardelen olmalı
Sevgili her iklimde bahar olmalı
Sevgili, haziran sıcağında buzlu çay
Aralık ayazında boynunda ördüğü yeşil atkı olmalı
Sevgili, dar’a gitmeden son sigaran olmalı
Sevgili, son gününde elini tutmalı
Son günüyse onla gitmek için dilinde ki dua olmalı
Sevgili,biraz anne biraz kardeş biraz arkadaş
Hepsinden birer parça ve hepsinden farklı bambaşka olmalı
Sevgili, içinde taşıdığın onur,kolunda taşıdığın gurur olmalı
Sevgili ,uğrunda her şeyden vazgeçeceğin vazgeçilmez olmalı
Ve insan sevdiğinin sevgilisi olmalı!
,

Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğu kadar dostlarının,
dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Güzel günlerimizi, evimizde bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Yada bazen dostlarla ucuz biralar içerek...
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı,
Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın ve ben söylenerek almalıyım sıranı.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden Mutluda olsa, kötüde olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce aklar, yada gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden. 

Kavgasız, her sabah cinayetle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize, geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Ben, 'Bey' demeliyim sana, sende 'Hanım'.
Öyle sevmelisin ki beni bu yazdıklarım korkutmamalı seni.
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde.
Birbirimizi sevmenin gururu olmalı herşeyde....
CAN YÜCEL

14 Ocak 2015 Çarşamba

,
'Hayat Akıp Giderken, Siz Siz Olun Bugün Aklınızdan Geçen Güzellikleri Asla Yarına Bırakmayın...'

9 Ocak 2015 Cuma

,
Birinci ve de en önemli dersOkuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi: "Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedir?.." Bu herhalde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını yerleri silerken hemen her gün görüyordum.Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50'lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki!.. Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu." Tabii dahil" dedi,hocamız.." İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile.." Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. O hademenin adını da.. Dorothy idi.

İkinci önemli ders.. Yağmurda otostop!... Bir gece, vakit gece yarısına doğru Alama otoyolunun kenarında duran bir zenci kadın gördüm. bardaktan boşanırcasına yağan yağmura rağmen, bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. Gecen her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'lı yıllarda bir beyazın bir zenciye hem de Alabama'da yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi;Verdim. Bir hafta sonra kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda.. "Geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıkageldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra son nefesini verdi. Allah bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi affetsin!.. En iyi dileklerimle, Bayan Nat King Cole." 

Üçüncü önemli ders.. Size hizmet edenleri hep hatırlayın... Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu.. Çocuk sordu: "Çikolatalı pasta kaç para?" "50 cent!.." Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu: "Peki dondurma ne kadar.." "35 cent" dedi garson kız sabırsızlıkla.. Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki.. Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma alabilir miyim lütfen" dedi. Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu birden. Masayı sanki akan yaşlar temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 cent duruyordu.. 
Dördüncü önemli ders.. Yolumuzdaki engeller... Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları,saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı.. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde.. "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral. Köylü,bügun dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır..

" Beşinci önemli ders.. Önemli olan vermektir.. Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yasındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve "Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi. Kan nakli ilerlerken,ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu.. Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu: "Hemen mi öleceğim?.." Küçük doktoru yanlış anlamış,ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini sanmıştı.
,
Bir baba gittiğinde;
Arkanı yasladığın duvar
Sabahları sıcak ekmek
Okul harçlığı, otobüs bileti
Ciğerinden bir parça gider
Gider de gider...

En sinirli anında bile,
Dudağının kenarında bir gülümseme
Bayramda öpülecek el
Çocuklarımızı sırtında taşıyan
O sevimli dede gider
Gider de gider...


Bir içten "oğlum, kızım" sözünün sahibi
İnatçı bir siyasetçi
Koca bir beden
Çocuk bir yürek
Anneyle yapılan lüzumsuz tartışmalar
Heyecanlı bir taraftar
Çalışkan bir "Adam" gider
Gider de gider...

Bir sarılmaya, bir çift söze bile
Fırsat vermez Azrail
Vakit geldiği zaman
Sadece baban değil
Atan gider
Canın gider
Kanın gider
Gider de gider...

Dolmaz boşluğu kısa zamanda
Hep bir ses ararsın, bir nefes
Bir anahtar tıkırtısı
Yanlış bir iş yapınca
Gözünün içine bakılmasını
Ama sadece beklersin

Çünkü;
Bir baba gittiğinde,
Sadece baban değil;
Bir dostun,
Bir arkadaşın,
Bir sırdaşın,
Bir öğretmenin,
Bir ustan,
Bir yanın gider...
Gider de gider !
,
Yarım somunun var mı? Bir ufak evin? Kimsenin kulu, kölesi değil misin? Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya? Keyfine bak. En hoş dünyası olan sensin. Ömer Hayyam