İNSAN Ve KALEM

insan ve kaleme dair

14 Eylül 2018 Cuma

,
Şimdi artık biliyorum, insan çocukluğunun evinden bir gün çıkıyor, sonra o eski romanlardaki maceracı gezginler gibi oradan oraya savruluyor. Hanlarda kalıyor, tanımadığı insanların evine misafir oluyor, hiç bilmediği perili köşklerde geceliyor, kaderin önüne çıkarttığı yollardan bazen birini bazen ötekini seçerek hayatı keşfe çalışıyor.
Kimi zaman bir yerde durup artık yorulduğunu, daha fazlasını görmek istemediğini düşünerek kendisine sazlardan bir kulübe kuruyor. Sonra bazen o kulübeyi yıkıp yeniden yollara düşüyor.
Ama hep sonunda kendi evini, gerçekte ait olduğu, hiç bir şey yapmadan, yalnızca içinde oturduğu için bile mutlu olacağı o eşsiz yeri, ruhunun sığınağını arıyor.
Kaç kişi bulabilmiştir ki?

Kaç kişi, kendisine göre eşsiz bir maceranın ardından güverteye çıkıp ufka bakarken, “kıyı göründü” diye bağıracak kadar şanslı olmuştur?
Hatta kaç kişi gerçekte bütün bu çılgınca yolculuğun amacını anlayabilmiştir ki?
Kürşat Başar – ” Başucumda Müzik ”

14 Temmuz 2018 Cumartesi

,
EŞLE; içilen kahve : HUZUR’dur..!
Köpüklere GÜVEN karışır, dudağının kenarına hafif bir TEBESSÜM kondurur..!

ANNEYLE içilen; hadi bir sohbet ederken kahve içelim : GÜÇ’tür..! Köpüğünde ANNE
ŞEFKATİ vardır, TELVESİNDE hayatın yorgunluğu..!
BABA ile içilen kahve : SEVGİ dir..!
Az şekerli, HEP BENİMLE OL’dur telvesi..!
BEKLEMEDİĞİN bir anda gelen kahve : BAŞKA’dır..! Isıtıverir içini..!
YORGUNKEN içilen kahve : HAFİFLETİR, yorgunluğunu alır..!
DOSTLARLA içilen kahve : NEŞE’dir..!

Kahkahalar KÖPÜKLER üzerinde yüzer..!
TEK BAŞINA balkonda içilen kahve : YANLIZLIK’tır;
ACIDIR TADI. Köpüğüde, telveside GÖZYAŞI kokar..!
O yüzden; yalnız içmeye GÖNLÜM elvermedi..!
İstedim ki : KAHKAHALARIMIZ; birlikte köpükler üzerinde yüzsün..!
AFİYET OLSUN
,

Zaman Herkes İçin Eşit Değil Mi?

1 yıl herkes için 365 gündür.
1 gün herkes için 24 saattir.
1 saat herkes için 60 dakikadır.
1 dakika herkes için 60 saniyedir.
O halde sorun nerede?
Zamanın kendisinde mi?
Kendimizde mi?
Amerikalı Konuşmacı Denis Waitely’nin çok güzel bir yazısı var, diyor ki;
Zaman, kimse arasında ayrımcılık yapmayan bir işverendir.
Yeni bir güne başlarken herkes aynı sayıda saat ve dakikalara sahiptir. Zenginler parayla daha fazla saat satın alamazlar.
Bilim Adamları yeni dakikalar icat edemez.
Ya da yarın kullanmak üzere bugünün zamanını biriktiremezsiniz.
Ancak yine de zaman son derece adil ve bağışlayıcıdır.

Hepimiz için boş zaman yoktur aslında, boşa geçen zaman vardır.
İş yaşantım boyunca, pek çok insanın, diğerlerinin boşa harcadığı zamanı doğru ve verimli kullanarak, öne geçtiğini gözlemleme şansım oldu.
Unutmayın; yarınlar için hazırlanmanın en iyi yolu, sahip olduğunuz zekanızı ve tüm motivasyonunuzu, bugünün işini en iyi şekilde yapmaya odaklanmaktır.
Bugün dediğimiz şey, artık bitmiş bir geçmiş ve gelecek okyanusunda küçücük bir zaman damlasıdır.
Çoğumuz farkında değiliz ama zaman, ondan yararlanılabilecek kadar uzundur.
Bugün için yaşa, yarın için hayal kur, dünden öğren.
Japon Atasözü

8 Temmuz 2018 Pazar

,
Her türlü hedefe ulaşmak, adım-adım metodunu gerektirir. En büyük başarılara ulaşmaya kararlı kişi, ilerlemenin basamaklarının birer birer çıkıldığını öğrenir. Bir ev her seferinde bir tuğla koyarak inşa edilir. Futbolda şampiyonluk her seferinde bir maç yapılarak kazanılır. Büyük mağazalar her seferinde yeni bir müşteri sayesinde büyür. Her büyük başarı bir dizi küçük başarıdan meydana gelir.
Oldukça ünlü bir yazar olan Eric Sevareid, Reader Digest (Nisan 1957) dergisinde adlığı en iyi tavsiyenin “bir sonraki kilometre” ilkesi olduğunu yazmıştır.

“İşimi değiştirip de çeyrek milyon kelimelik bir kitap yazmaya başladığımda, projenin tamamı üzerinde düşünebilecek gücü kendimde bulamıyordum. Mesleğimle ilgili en derin gurur kaynağından neredeyse vazgeçiyordum. Sadece bir sonraki paragrafı düşünmeyi denedim. Bir sonraki sayfayı ya da bölümü değil. Böylece alt ay boyunca bir sonraki paragrafı düşünmekten başka bir şey yapmadım ve kitap kendisini yazdı.”
“Yıllar önce radyoda yayınlanması için günlük kısa yazılar yazıyordum. Şimdi toplam 2000 parçayı geçti. O zaman benimle 2000 parça yazmam konusunda kontrat imzalamak isteselerdi tabiiki, hacmin büyüklüğünden dolayı kabul etmezdim. Ancak benden sadece bir tane yazmam istendi. Sonra bir tane daha. Ve işte sonunda yazdıklarımın sayısı.”
Adım-adım metodu bir hedefe ulaşmanın en mantıklı yoludur. Sigarayı bırakmakla ilgili duyduğum ve herkesten çok benim arkadaşlarımın işine yarayan formül benim ‘saat-saat’ diye adlandırdığım metoddur. O mutlak hedefe – alışkanlıktan kurtulmak- bir daha hiç içmemeye ulaşmak için, kişi gelecek bir saat boyunca sigara içmemeye karar verir. Saat bittiğinde kişi bu kararını bir sonraki saat için de uzatır. Daha sonra içme arzusu azaldıkça, bu periyod iki saate, sonra da bir güne uzatılır. Sonunda hedefe ulaşılır. Bu alışkanlıktan bir kerede kurtulmak isteyen kişi psikolojik acıya dayanamadığı için başarılı olamaz. Bir saat kolaydır; sonsuz ise zor.
David J. Schwartz – “Büyük Düşünmenin Büyüsü”
,
Şu eski deyişi severim : “Kazananlar odaklanır, kaybedenler dağılır.” Bu gerçekten doğrudur. Amaç duygusu beni enerjiyle, ne istediğini bilen enerjiyle doldurur. Bu gerçekten de çok güzel bir şeydir.
Harry Bernstein hakkında anlatmayı çok sevdiğim bir hikaye vardır. İnsanlar, bu hikayeyi, geç yaşta büyük işler yapmak olarak yanlış yorumlar. Hikaye bununla ilgili değildir. Hikaye kişilikten amaca dönüşüm hakkındadır.
Harry  93 yaşındaydı. Karısı, daha yeni lösemiden ölmüştü ve Harry hayata nasıl devam edebileceğini bilmiyordu; çünkü öncesinde amacı karısına bakmak, onunla olmak ve onun mutluluğunu sağlamaktı. Bu yüzden birdenbire, 93 yaşında amacı ayaklarının altından kayıp gitti. Uyandığında, artık yaşamak için enerjisi kalmamıştı.
Bu depresyondur. Harry depresyondaydı, “Aman neye yarar? Niye zahmet edeyim? Niye devam edeyim ki?” diye kendine sorardı, depresyonun bütün anlamı budur : Yapacak bir şeyim yok. Heyecan duyacağım ya da beni şevke getirecek hiçbir şey yok. Bu yüzden bütün dikkatim tekrar kişiliğimde… Bende… Duygularımda… Ne hissettiğim, ne düşündüğümde ve üzüntümde. Tüm düşüncelerim üzüntüm, vicdan azabım ve pişmanlığımda, dikkatim tamamen kendime yönelmiş durumdadır.
Ancak, Harry Bernstein bu dünyanın içinde uzun süre sıkışıp kalmadı. Zihni, kişiliğinden amaca yöneldiği anda bedeni depresyondan çıktı.
Sıra dışı bir şey yaptı; ama ona neyin esin kaynağı olduğunu pek bilmiyoruz. Zihin değiştiğinde ruh içeri girecek bir yol bulur. Leonard Cohen’in şarkısında söylediği gibi, her şeyde bir çatlak vardır, ışık oradan girer. Böylece Harry Bernstein mantık dışı bir şey yapmaya karar verdi.
Oturup, hayatını yazmaya karar verdi. Hayatında o kadar çok, o kadar büyüleyici şey olmuştu ki… Artık karısının ölümüne tepki göstermekle kalmayacaktı. Onun yerine, üretecekti. 93 yaşında dolu dolu ve ilginç bir ömür sürmüş bir insanın yaşadığı bütün heyecanlar, üzüntüler ve inanılmaz şeylere ilgili insanların okuyabileceği bir kitap ortaya çıkaracaktı. Hayatını bir kez daha yaratmaya karar verdi. Bu kez bunu, diğer insanlara büyük keyif verecek bir kitap olarak yapacaktı.
93 yaşındaydı! 25 yaşında olmamasına rağmen yazar olmayı öğreniyor, insanlarla bağlantı kurmaya çalışıyor, sosyal ağlara giriyor, iyi menajerleri bulmaya çalışıyor, geleceğin tohumlarını ekiyordu. 93 yaşındaysanız sizin için nasıl bir gelecek olabilir ki?

Çoğu insan zamanlarının %90’ını gelecekle harcar. Bir gün kendilerini başarıya taşıyacak olan insanlarla bağlantı kurmaya çalışırlar. Bu, kendilerini güç basamaklarında yukarı çekecek güçlü bir insan bulmak gerektiği gibi yanlış bir fikirle, entelektüel yetilerini ve hayal güçlerini acıklı bir şekilde ortalığa saçmaları demektir.
Harry Bernstein’ın yaptığı 18 yaşında olsak bile, hepimizin yapabileceği bir şeydir. 93 yaşına kadar beklememiz gerekmez. Bir amacımız olabilir. Kalp kırıklıklarıyla dolu bir ömür boyu beklememiz gerekmez. Bütün günümüzü, kişiliğimizin içinde hapsolmuş şekilde ne hissettiğimize yoğunlaşarak geçirmemiz gerekmez, bir amacımız olabilir; bu amaç bize şevk verecektir.
Harry bir sene boyunca 24 saatini kitap üzerinde çalışarak geçirdi. Arkasından, (New York’taki bütün yayıncılar kitabını geri çevirdikten sonra) Harry Random House’un Londra bürosunda bir yayıncı buldu. Kitabının bir kopyası bir yıl orada bekledikten sonra, Kate Elton adında bir editörün masasına ulaştı. Elton kitabı okudu ve “kaçırılamaz” (kullandığı sözcük buydu) olduğunu söyledi. Kaçırılamaz!
Steve Chandler – Motive Ol

9 Haziran 2018 Cumartesi

,
Evlilik sadece birlikte yaşamak değildir. Türkiye’de boşanma oranları her geçen yıl daha da artıyor. Peki mutlu bir evlilik için nelere dikkat etmeli?

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, güven duygusunun mutlu bir evliliğin anahtarı olduğunu vurguladı. “Güven duygusunu yitirmediğinizde evlilikte çözülemeyecek sorun yoktur" diyen Öztekin, uzun ve sağlıklı bir evlilik hayatı için çiftlere şu önerilerde bulundu:

 

1-Eşinizi önemsediğinizi ve sevdiğinizi hissettirin. Bunun için büyük şeylere gerek yok. Gün içinde yapacağınız iltifatlar, güzel sözler ona kendini özel hissettirecektir.

2-Eşinizi fark edin. Onun saçını boyadığını, zayıfladığını, sizin için yaptığı küçücük de olsa özel bir şeyi görün ve takdir edin.

3- İyi dinleyici olun. İyi evliliğin yolu iyi iletişimden geçer. Katılmasanız dahi onun ortaya koyduğu fikirlere saygı duyun ve sonuna kadar dinleyin. Söylemek istediğinizi dolaylı yollara sapmadan net bir şekilde ifade edin.

4-Birbirinizin en yakın arkadaşı olun. Evlilik sadece birlikte yaşamak değildir. İhtiyacı olduğunda yanında olun. Unutmayın, aslında her biriniz, bir diğeri için oradasınız. Hiçbir şey bundan daha değerli olamaz.

5- Yenilikler yapın. Evliliğinizi monotonluktan kurtarmak için kaliteli zaman geçirmek önemli. Bunun için olanaklar yaratın. Beklenmedik küçük sürprizler yapın. Ortak zevklerinize uygun paylaşımlar yaratın.

6-Öfkelendiğinizde asla şiddete başvurmayın. Mola verin, ortamı terk edin, duş alın veya uyuyun. Müzik dinleyin. Çatışmalarınızı yıkıcı değil, yapıcı olarak ele alın. Kendinizi onun yerine koyun ve empati yapın. Eşinize verdiğini düşündüğünüz zararın aslında evliliğinize verdiğini unutmayın. Önemli olan anlaşmazlıkların varlığı değil, onları çözerken ilişkinizi en az yıpratacak yöntemi uygulamanızdır.

7-Birbirinize olan ilgisizliğinizin nedenini bulun. Kıskançlıklar, hep bir arada olma, maddi sorunlar, ilginin çocuklara kayması, evlilik sorumluluklarının ağır gelmesi ve gerçekçi olmayan beklentiler çiftlerin birbirine olan ilgisini azaltabilir.

8-Hayatınızı çocuklara göre değiştirip kısıtlamayın. Eşlerden biri çocuklara çok düşkün olursa, evliliğin dengesi bozulabilir.

9-Kendinize zaman ayırın. İlişkilerde bireylerin kendilerine zaman ayırması da oldukça önemli. Ancak birlikte ve ayrı ayrı geçireceğiniz zamanlar konusunda hem fikir olun.

10-Eşinizin ailesi ile ilişkisine müdahale etmeyin. Onları ziyaret etmesi, onlara vakit ayırması gerektiğinde anlayışlı olun. Ailelerinizin yanında birbirinizi eleştirmeyin, suçlamayın. Eşinizin ailesi ile ilgili sorunlar yaşadığınızı düşünüyorsanız ailesini suçlayıcı, hakaret edici bir dil kullanmadan bu sorunları eşinizle paylaşın. Sorunları birlikte çözmeye çalışın veya eşinizin çözmesine fırsat verin.

11- Aileniz ile evliliğiniz arasına sınır koyun. Kendi ailenizin evliliğinize müdahale etmesine, sizin adınıza karar almalarına izin vermeyin.

12-Eşinizin geçmişi ile ilgili konuları, hataları sürekli gündeme getirerek hayatını sorgulayıp evliliğinizi yıpratmayın.

13-Ruhsal ve bedensel sağlığınız konusunda konuşun. Yaşadığınız depresyon, bağımlılıklarınız; sigara, alkol, madde, kumar gibi sorunlarda dürüst olun. (Bu tür konuları evlilik öncesinde konuşmayı deneyin çünkü daha sonra öğrenildiğinde yıkıcı olabilir.)

14-Evliliğinizdeki sorunları çözmekte zorlandığınızda uzmanlara danışmaktan ve evlilik terapisi almaktan çekinmeyin. Eğer sorunlarınızı birlikte çözemeyeceğinize karar verirseniz, bir uzmandan destek almanızda fayda var.


Kaynak: indigodergisi.com