İNSAN Ve KALEM

insan ve kaleme dair

2 Kasım 2011 Çarşamba

,
Ortaya neyin çıkacağını önceden bilemezsiniz. Ama çizmeye başlar başlamaz bir fikir ya da bir öykü doğar. Hepsi bu. Sonra öykü genişler, yaşamda ya da sahnede olduğu gibi. Ve çizim başka çizimlere dönüşür. Tıpkı romandaki bir gelişme gibi.
Picasso

31 Ekim 2011 Pazartesi

,
Değerini bilmeli insan...
Bir avuç sevginin, gülümseyerek bakan bir çift gözün...

Bilmeli değerini yaşama bağlanan anların,
Sorgusuz sualsiz hediye edilen kalplerin...

Ve dönüp bakmalı ardına bir saniye de olsa giderken,
Bakmalı ardına, bıraktığı kalbin yıkıntılarına...

Vazgeçmeli her defa fazlasını istemekten,
Kaldırıp atmalı gururu bir çırpıda çöpe...

Sığınmalı çaresiz kaldığında bir gönüle,
Teşekkür etmeyi bilmeli onu gerçekten seven yüreğe.


27 Ekim 2011 Perşembe

,
Mutlu Bilsinler beni...


Mutlu Bilsinler beni...

--------------------------------------------------------------------------------

Sayende bana hic bir aci koymuyor biliyormusun
Kim gitmis kim kalmis hic umurumda olmuyor
Farketmiyorum hayatimda olanlari
Ölümler bile acitmiyor canimi gidisin kadar,
Cünkü biliyorum giden istedigi icin degil zamani geldigi icin gitti ve gittigi yerde de beni yalniz birakmayacak
Bir yerlerden beni izleyecek
Sen beni yasarken ölmeye mahkum ettin
Mutlulugumu, Rüyalarimi, Umutlarimi, Sevgimi aldin gittin
Yasayacaklarim varken sebebimi unutturdun.
Bilmedigim seylerle tanisiyorum
Kendimi yeniden tanitiyorum..
Insanlari sasirtiyorum nefretimle..
Oysa sevilmekti tek derdim..
Doluyum
Patlayacak gibiyim
Kime olursa olsun, nefretimi kusmayinca nefesimle bogusuyorum.
Skliyorum;
Icimden cikip baska bir bedene girmek istiyorum
Bu ben degilim demek geliyor icimden
Ben söylemedim bu sözleri
Kirmadim kimseleri demek istiyorum
Ama en kötüsüde kimse inanmiyor bana
Cünkü haklilar
Sen büyttügüm güzelliklerimi bana geri vermeden kayboldun
Geri istiyorum eski kimligimi.
Gözlerime bakma bir de
Yeniden simani hatirlatma
Yalniz kaldiginda omuzuna yaslayacagin bir ben yok artik
Sirtimi ceviriyorum sanada sevdanada.
Kendime acimak istemiyorum ben
Baskalarida acimasin bana
Ben düsmedim
Uykularimi bölmesin cigliklarim
Gülmek isterken gözyaslarimi saklamak zorunda kalmayim
Beni mutlu bilsinler mutsuzken
Bittigim yetmezmis gibi bitirmeyim baskalarini
Sadece sen gittin
Ilk miş sonmuş ne fark eder
Tamam; Tesekkür ederim beni nefretle tanistirdigin icin
Ama Biz cok sıkıldik birbirimizden..
Nefret yakismamis ki bana..
Sevmiyorlar beni böyle
Bende sevmiyorum kendimi
Geri ver gülümsemelerimi
Korkuyorum artik kendimden
Ne olur..

26 Ekim 2011 Çarşamba

,
Japonya'da bir depremde kurtarma ekibi genç bir kadının yaşadığı enkaza ulaşırlar.. Yıkıntıların arasında kadının cesedine ulaşırlar. Kadının enkaz altındaki pozisyonu ilginçtir.. Ellerinin arasında bir şey tutarak eğilmiş gibi.. Bu esnada da ev üzerine çökmüş izlenimi vermektedir.. Kurtarma ekibinin lideri canlı olma ümidi ile kadına ulaşmaya çalışır, fakat kadın çoktan ölmüştür.. Başka bir enkaza gitmek için hareketlenecekleri sırada, ekip lideri delikten içeri bakar ve enkazda bir çocuk olduğunu fark eder.. seslenir, "Bir çocuk var"

Uzun bir çalışmadan sonra kadının cesedinin altında çiçekli bir battaniye içinde 3 aylık bir bebek bulurlar.. Kadın son bir hamle ile bebeğinin üzerine kapanmış ve bebeğinin hayatını kurtarmıştır.. Bebek hala uyumaktadır.. Battaniyeyi açtıklarında ise bir cep telefonu bulurlar.. Ve ekranında bir mesaj vardır..

"Eğer kurtarıldıysan, seni sevdiğimi hatırla - Annen"

İşte bu, bir annenin çocuğuna olan sevgisini ölüm yanı başındayken bile ona anlatmaya çalışması... 

7 Ekim 2011 Cuma

,
Bᴀʙᴀɴıᴢ öʟᴅüğüɴᴅᴇ ʙüʏüʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ..
UNUTMAYIN Kİ ;
Kᴀç ʏᴀşıɴıᴢᴅᴀ ᴏʟᴜʀsᴀɴıᴢ ᴏʟᴜɴ ʙᴀʙᴀɴıᴢ ʏᴀşıʏᴏʀsᴀ ʜᴀʟᴀ çᴏᴄᴜᴋsᴜɴᴜᴢᴅᴜʀ......
Nᴇ ᴢᴀᴍᴀɴ ᴋɪ ʙᴀʙᴀɴıᴢı ᴋᴀʏʙᴇᴅɪʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ,ɪşᴛᴇ ᴏ ᴢᴀᴍᴀɴ ɢᴇʀçᴇᴋᴛᴇɴ ʙüʏüʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ.
Çüɴᴋü çıɴᴀʀıɴ ɢöʟɢᴇsɪ ʏᴏᴋ ᴀʀᴛıᴋ üᴢᴇʀɪɴɪᴢᴅᴇ.
Sɪᴢɪ ғᴀʀᴋ ᴇᴛᴍᴇᴅɪğɪɴɪᴢ ʜᴀʟᴅᴇ ʏᴀğᴍᴜʀᴅᴀɴ, ɢüɴᴇşᴛᴇɴ ᴋᴏʀᴜʏᴏʀᴍᴜş ᴍᴇğᴇʀ ᴏ ɢöʟɢᴇ.
Sɪᴢ ᴅᴇ ᴀɪʟᴇ ᴋᴜʀᴜʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ, ʙᴀʙᴀ ᴏʟᴜʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ,sɪᴢɪɴ ᴅᴇ ɢöʟɢᴇ ʏᴀᴘᴛığıɴıᴢ ᴠᴇ ᴋᴏʀᴜᴅᴜğᴜɴᴜᴢ ʙɪʀɪʟᴇʀɪ ᴏʟᴜʏᴏʀ ᴀᴍᴀ ᴏ ɢöʟɢᴇʏɪ çᴏᴋ ᴀʀıʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ.
Bᴀʙᴀɴıᴢ öʟᴅüğüɴᴅᴇ ʙüʏüʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ..
Aʀᴛıᴋ sᴏʀᴜ sᴏʀᴀᴄᴀğıɴıᴢ, öğʀᴇɴᴇᴄᴇğɪɴɪᴢ, ᴀᴢᴀʀıɴı ᴅᴜʏᴀᴄᴀğıɴıᴢ,ᴛᴀᴋᴅɪʀɪɴɪ ᴀʟᴀᴄᴀğıɴıᴢ, ᴀᴋşᴀᴍ ᴇᴠᴇ ᴅöɴᴇʀᴋᴇɴ ʏᴏʟᴜɴᴜ ɢöᴢʟᴇʏᴇᴄᴇğɪɴɪᴢ,ᴋᴏʀᴋᴀᴄᴀğıɴıᴢ ʙɪʀ ʙᴀʙᴀɴıᴢ ʏᴏᴋsᴀ ʙüʏüʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ.
Yᴀʀıɴıɴıᴢᴅᴀɴ sᴏʀᴜᴍʟᴜ ᴛᴜᴛᴛᴜğᴜɴᴜᴢ, ʜᴇʀ ɪsᴛᴇᴅɪğɪɴɪᴢɪ ᴀʟᴍᴀᴋ ᴢᴏʀᴜɴᴅᴀ ᴏʟᴀɴ ᴏ ᴋɪşɪ ʏᴏᴋsᴀ ᴀʀᴛıᴋ...
Hᴇᴘ sᴇssɪᴢ ᴀğʟᴀʏᴀɴ, sᴜsᴋᴜɴ sᴇᴠᴇɴ, ᴇɴ ᴢᴏʀ ᴅöɴᴇᴍᴅᴇ ʙɪʟᴇ ʏıᴋıʟᴍᴀᴢ ɢöʀüɴᴇɴ,
sıʀᴛıɴıᴢı ᴅᴀʏᴀᴅığıɴıᴢ çıɴᴀʀ ᴀğᴀᴄıɴıᴢ ʏᴏᴋsᴀ ᴀʀᴛıᴋ...
Büʏüʏᴏʀsᴜɴᴜᴢ ᴏ ᴢᴀᴍᴀɴ ɪşᴛᴇ.
Sᴀᴠᴀşıɴ ᴏʀᴛᴀsıɴᴅᴀ ᴋᴏᴍᴜᴛᴀɴsıᴢ ᴋᴀʟᴍᴀᴋᴛıʀ, ʙᴀʙᴀsıᴢ ᴋᴀʟᴍᴀᴋ.
Kᴀç ʏᴀşıɴıᴢᴅᴀ ᴏʟᴜʀsᴀɴıᴢ ᴏʟᴜɴ ʙᴀʙᴀɴıᴢ ʏᴀşıʏᴏʀsᴀ ʜᴀʟᴀ çᴏᴄᴜᴋsᴜɴᴜᴢᴅᴜʀ...
,
HAYATI GÖRÜN
İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar. Adamlardan birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtüstü yatmak zorundaydı. Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur, eşlerini, ailelerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine. Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu. Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye başladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için. Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model bot’larını suda yüzdürüyorlardı. Genç aşıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı. Ulu ağaçlar etrafı süslüyor,uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu. Pencere kenarındaki adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı. Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir şenlik alayını tarif etti. Diğer adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu, pencere kenarındaki adamın tasviriyle. Günler ve haftalar geçti. Bir sabah banyo yaptırmak için su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniyle karşılaştı: uykusunda, huzur içinde ölmüştü. Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için çağırdı. Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacağını sordu. Hemşire memnuniyetle isteğini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra onu yalnız bıraktı. Hasta yavaşça, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu. Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşça dönmeye zorladı kendisini. Pencere, boş bir duvara bakıyordu. Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin ne olabileceğini sordu. Hemşirenin cevabı, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi. “Sanırım seni cesaretlendirmek istedi” dedi. Epilog: Diğer insanları mutlu etmek çok büyük mutluluk getirir, kendi durumunuz ne olursa olsun. Paylaşılan dertler yarısı kadar üzüntü verir, paylaşılan mutluluklar ise iki katı artar. Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız, sahip olduğunuz ve paranın satın alamayacağı her şeyi sayın. Yaşadığımız her bir gün bize bir hediyedir. Hayata iyi bakın.

6 Ekim 2011 Perşembe

,

BİR BARDAK GÜLÜMSEME İLE BAŞLAYIN
BİR KAP DOLUSU DOSTLUK İLAVE EDİN
BİR TUTAM YUMUŞAKLIK VE BİRAZDA NEZAKET TOZU İLE KABARTIN
BİR KAŞIK ÜMİT
BİR BÜYÜK PORSİYON YARDIMLAŞMA
... ÇOK MİKTARDA ILIM
BİR TUTAM ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKLE ÇIRPIN
KUVVETLENDİRMEK İÇİN BİR ÇORBA KAŞIĞI GÜVENE İHTİYACIMIZ OLACAK
BİR SADAKAT KASESİ İÇİNDE BİR ÖLÇÜ İNANÇ
İKİ ÖLÇÜ AKLI SELİM VE BİRKAÇ DAMLA HOŞGÖRÜYÜ
AZAR AZAR İLAVE EDEREK SEVGİYLE KARIŞTIRIN
İKİ KAŞIK GÜLÜCÜK 1 KAŞIK SABIR VE BİR TUTAM ÖVGÜ İLAVE EDİN
ŞEVK İLE HİÇ DURMADAN KARIŞTIRIN
VE ŞÜKRANLA TATLANDIRIN
YEMEĞİN ADINI MERAK ETTİNİZ Mİ ?

"İNSANLIK"
,


Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı. Fakat bir tanesi çok kurnaz atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan arkadaş , diğer arkadaşın yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir.
Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini ve kendisine vermesini ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez.Fakat aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, nişanlısını arkadaşına verir.

Zaman içinde Saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir."ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım" diyerek arkadaşının iş yerine gider ve kendisine çalışması için iş vermesini ister. Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yinede arkadaşına kızamaz.
Bir gün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler. Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar. Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır.

Saf adam artık zengindir. Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir. Bir gün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar. Yaşlı kadın çok aç olduğunu, kendisine yemek vermesini ister. Bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır karnını doyurur, Kimsesi olmadığını öğrendiği kadına; Kendisinin de yanlız olduğunu söyler ve bu evde birlikte yaşıyalım sen evin işlerini ve yemekleri yaparsın der, yaşlı kadın hiç düşünmeden kabul eder. Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, kendine
uygun bir kız bulup evlenmesini söyler.
Bizimki böyle bir kızı nasıl bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler.Yaşlı kadın ona uygun bir kız tanıdığını ve kendisiyle görüştürebileceğini söyler. Görüşmeler
sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır.
Bizimkisi kırgın olduğu halde çok samimi dostunu yinede unutamamıştır. Biraz da geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşına da davetiye gönderir .
Düğün günü gelir çatar. Saf adam düğün salonunda bir şeyler söylemek isteğiyle mikrafonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya;
"Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendisine verdim . Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. işlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi. çok üzüldüm, ama yinede arkadaşıma kızmıyorum .çünkü biz gerçek dosttuk."der

Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha
fazla dayanamaz mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya;

"Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı.
İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi. Sonra ondan nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısını da verdi. Nişanlısını istememin nedeni o kadının arkadaşıma layık olmamasıydı Çok kötü birisiydi.Kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından bu şekilde kurtardım.
İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi, Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım, o yüzden iş vermedim.
Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı. Babam ölmek üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım.
Evine gelen dilenci kadın benim annemdi.Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için gönderdim. Şu anda evlenmekte olduğu kız de benim kız kardeşim. Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. Değerli misafirler, işte biz böyle dostuz. "

Dostlukla ve Sevgiyle kalın.
,
Öfke va gazapla işe yaklaşma.Eğer yaklaşırsan ömrünü heder edersin.

Kimin sana biraz emeği geçerse sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.

Ey asil insan!İnsanlığı elinden bırakma ; insanlara karşı daima insanlıkla muamele et.

İşi adaletle gör,buna gayret et ; hiç bir zaman zulüm etme ..

Hangi iş olursa olsun sen onu tatlı dille karşıla ; her işte tatlı dil kullanırsan saadet sana bağlanır.

Hiç bir işte acele etme, sabırlı ol,kendini tut ; sabırlı insanlar arzularına erişirler.

Diline ve gözüne sahip ol,boğazına dikkat et ; az ye fakat helal ye.

Hangi işe girersen ,önce sonunu düşün ; sonu düşünülmeyen işler insana zarar getirir.

Başkasının zararını isteme, kendin de zarar verme ; hep iyilik yap, kendi heva ve hevesine hakim ol.

Bak, doğan ölür; ondan eser olarak söz kalır ; sözünü iyi söyle! Ölümsüz olursun.

İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir ; mal toplar yiyemez,öldükten sonra da vebali altında kalır.

Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur ; kibirli insanın itibarı günden güne azalır.

EĞER KENDİNE CANDAN BAĞLI BİRİNİ ARIYORSAN , SÖZÜN KISASI KENDİNDEN DAHA CANDAN BİRİSİNİ BULAMAZSIN.


~Kutadgu Bilig~

5 Ekim 2011 Çarşamba

,
Yumuyorum gözlerimi, yıkılıp ölüyor dünya;
Yeniden doğuyor açınca gözlerimi.

Yıldızlar dans ediyor mavilerle, kırmızılarla,
Dörtnala geliyor keyfince karanlık:
Yumuyorum gözlerimi, yıkılıp ölüyor dünya.

[Sylvia Plath]

,
  • Enkaz, bir zamanlar çocuğun eviydi.ya da orayı evi biliyordu. Bu gerçeğin açtığı pencereden bakıldığında yıkılan yuvası üzerinde çaresiz kalmış bir yavru kuş gibi duruyor. Ama gerçeklerin penceresini daha fazla açılırsa görünüm değişiyor. Enkaza dönüşen evi ailesi inşa etmiş veya ettirmişti ama toprak onların değildi. Filistinlilerin... İsrail hükümetleri kimi vatandaşlarını teşvik etmiş, onlar da işgal altında bulunan Filistin topraklarına kentler kurmuşlardı. Sonra politika değişince 2005 yazında zorla oralardan çıkarılmışlardı. Evler de yıkılmıştı. Ancak yahudi yerleşimciler, hakları olmadığı halde yerleştikleri topraklara geri dönmekte ısrar ediyor. Çıkarıldıkları yerleşim yerlerine 27 Mart'ta bir protesto yürüyüşü yapıp bir süre oralarda oyalandılar. Bu fotoğraf da o sıralarda çekildi. Çocuğun enkazın üzerindeki duruşu işgalci büyüklerinin ısrarını temsil etmekteydi.(AP Photo / Oded Balilty)
  • Sri Lanka... Ülkede Tamil Gerillaları'yla hükümet birlikleri arasında çatışmaların yeniden başlaması sonucu yine bir göç dalgası oluştu. Bu kadın da evini, köyünü terkedip Mandapam Göçmen Kampı'na sığınanlardan biri. Can güvenliği huzurunun tebessümü ve gözlerindeki endişe tortusuyla bir mülteci kampına henüz varmış insanın ışığa yazılan duygularını yansıtıyor.
  •  
 Filipinler'den bir 'o' an. Filipinler'de meydana gelen heyelanda yaklaşık 80 kişi hayatını kaybetti. Fotoğraftakiler, felaket bölgesinde hayatta kalanlar. Bu 'o' ansa, onlar kadar şanslı olmayan yakınlarının cansız vücutlarına bakarken elde edilmiş.




,
Basit yaşayacaksın. Mesela susayınca su içecek kadar basit. Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın; tek bir düğme, tek bir cümle gibi;  sevince lafı dolandırmadan söylediğin "seni seviyorum" gibi.  Basit bir öpücük yetecek sana;  basit sıcak bir öpücük ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.  O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını, o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.  Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu. Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın. Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.

Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi

basit...
,
İnsan yağmur gibi olmalı, herkesi ıslatabilmeli… Rahmeti kuşanıp herkese, her şeye merhamet etmeli.. İnsan sözünü; yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara; Kırıp dökmemeli, damla damla söylemeli, ince ince sevmeli… Şefkatli olup kimseyi küçümsememeli, hor görmemeli, kimsenin dalını kırmamalı.. İnsan yağmur gibi, bir görünmeli bir saklanmalı… Öyle ince olmalı ki, ihtiyaç duyan onu dizi dibinde bulmalı, ihtiyaç bittiğinde hiç şikayetsiz ortalıktan kaybolmalı
,
Sana birşey söyleyeyim, dostum .
Umut tehlikeli birşeydir .
Umut bir insanı delirtebilir .
İçerideyken hiçbir faydası yoktur .
Bu fikirden vazgeçsen iyi olur .

Esaretin Bedeli
,
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

N.F.K
,
İnsan dedi ki; “Daha iyi görmek isterdim”. Akbaba şöyle karşılık verdi; “ Benim gözümle gücümü alacaksın .”
Ve yine insan dedi ki; “Çok güçlü olmak isterdim”, jaguar cevap verdi; Benim gücümü alacaksın .
Sonra insan yine dedi ki;Yeryüzünün sırlarını bilmek isterdim” Yılan cevap verdi; “Ben sana göstereceğim .”
Sonunda insan tüm hayvanlardan kazanacağı tüm yetenekleri alınca gitti .
Baykuş bütün hayvanlara dedi ki ; “ Artık insan çok şey biliyor ve çok şey yapabilir .”
Geyik dedi ki;” İnsan tüm istediklerine kavuştu . Artık kaderi son bulacak .”
Yine baykuş; “Hayır, o insanda bir delik gördüm. Asla doyuramayacağı açlık kadar derin bir delik . Onu hüzünlendiren ve daha fazlasını istemesine neden olan şey bu .”
Durmadan almayı sürdürecek ve ta ki dünya şöyle diyene kadar ” Daha fazla veremeyeceğim ve verecek bir şeyim kalmadı .”
Apocalypto (2006
,
Öʟü ʙɪʀ çᴏᴄᴜᴋ ғᴏᴛᴏğʀᴀғı ɪçɪɴ ᴅᴇʀɢɪɴɪɴ ᴘᴀᴛʀᴏɴᴜ 50 ʙɪɴ ᴅᴏʟᴀʀ ᴠᴇʀɪʏᴏʀ. Mᴜᴛʟᴜ ʙɪʀ çᴏᴄᴜᴋ ғᴏᴛᴏğʀᴀғıɴıɴ ʙᴇᴅᴇʟɪ ɪsᴇ... Sıғıʀ
,
Afrika'da Malavi'de bir çocuk. Bitmek üzere olan bir vücudun üzerine hastalıklar çullanmış. Hem zatürre hem de verem. Çünkü açlıktan vücudu zayıf düşmüş. Yan gözle objektife değil de bizce uygar dünyaya bakıyor. Kalan son takatini sanki bakmak için kullanıyor. Fotoğrafçı Obed Zilwa sanki bakışların en güçlü olduğu anı yakalıyor. ‘O’ anda öylesine güçlü ki çocuğun bakışları, kendisinin mi yoksa berideki dünyanın mı güçsüz olduğu sorgulanır hale geliyor. (Associated Press / Obed Zilwa)
,
Hayatını çekingen biri olarak yaşama dostum.
Çık arenaya, eleştirileri unut, sana verilen günlerin armağanıyla özgürce ve büyük oyna.

Hayat kısa, yıllar tıpkı sıcak kumsalda parmaklarının arasından akan kumlar gibi çabucak kayıp gidiyor.

Sen parıldamak,yeteneklerini gün ışığına çıkarmak için yaratılmışsın.

Hayatta birtek başarısızlık vardır, o da denememektir.
En büyük başarısızlık, en yüce oyunu oynamak istememek, seni ürküten yerlere doğru yürümemektir.

Koza Kelebeği Bilmez / Robin Sharma
,
Benim Hayatımı Yargılamadan önce…
Benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan,
Sokaklardan,
dağ ve ovalardan geç.
Hüznü,
acıyı ve neşeyi tad…
Benim geçtiğim senelerden geç,
Benim takıldığım taşlara takıl,
yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git,
Benim gittiğim gibi!!

Ancak ondan sonra,
Beni yargılayabilirsin!!


,
Bir zamanlar, liseyi bitirip üniversiteye girmek için ölüyordum;

Sonra, ölüyordum üniversite bitsin, işe başlayayım diye!

Derken, evleneyim, çocuklarım olsun diye ölmeye başladım…

Çocuklarım oldu, ‘ Ölürüm onlar için ’ diye düşünmeye başladım.

Büyüsünler, iyi yetişsinler diye ölümüne çalıştım;

An geldi, Ölürüm arkadaş emekli olmak için dedim kendi kendime!

Şimdi gerçekten ölüyorum ve birden farkına vardım ki,

YAŞAMAYI UNUTUTMUŞUM ...

Ne olur, sen de kendine yapma bunu.

Yaşadığın her anın kıymetini bil,

Her günün keyfini çıkar…

Hey arkadaş;

Para kazanmak için sağlığımızdan oluyoruz…

Sonra da, sağlığımızı geri kazanmak için paramızdan;

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, hiç yaşamamış gibi ölüyoruz
,
Ben;
Benden Olgun İnsan İsterim
Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda!
Benden dürüst,
En ufak dalgada,
Arkasını dönmeyecek kadar olgun.
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir.
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
İşine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı!

Can Yücel