İNSAN Ve KALEM

insan ve kaleme dair

26 Aralık 2014 Cuma

,
Barış Manço Fransa'da bir televizyon kanalının canlı yayınına
konuktur. Küstah bir spiker vardır ve Barış Manço ile dalga
geçmektedir. Sürekli, " İşte Türk, yani barbar, vahşi vs... "
demektedir...

Barış Manço daha fazla dayanamaz ve spikere 



" Yanınızda kâğıt para var mı? " diye sorar!

Bu soruya spiker şaşırır ve

" Evet var ama n'olacak " der.

Barış Manço ısrar edince spiker cebindeki kâğıt paraları çıkartır.

Bu olaydan az önce Barış Manço canlı yayında "Anahtar" adlı şarkısını söylemiştir. Bu şarkının bir bölümü şöyledir:

" Beş Akif- bir Saat Kulesi, iki Kule-bir Fatih, beş Fatih-bir
Mevlana, İki Mevlana-bir Sinan" (Barış Manço / Anahtar şarkısı / Darısı Başınıza Albümü / 1992).

Bu şarkı bir matematik sorusudur ve şarkıda adı geçen kişiler o dönemdeki Türk parası olan banknotların arkasında fotoğrafı olan kişilerdir...

Barış Manço spikere sorar:

" Bu paranızda fotoğrafı olan kişi kim? "

Spiker: "General ."

Barış Manço diğer paralardaki fotoğrafları olan kişileri de sorar, spikerin verdiği cevaplar hep aynıdır,

"General, Amiral, "Komutan" Spikerin bu "falanca
General, falanca Amiral, falanca Komutan" cevabından sonra, bu sefer de Barış Manço cebinden Türk paralarını çıkarır...

Barış Manço der ki:

Bu parada fotoğrafı olan kişi Mehmet Akif Ersoy'dur. Şairdir...

Bu fotoğraftaki kişi Mevlana'dır. Düşünürdür...

Bu paradaki fotoğrafı olan kişi Fatih Sultan Mehmet'dir. Adaletin sembolüdür...

Bu paradaki kişi ise Atatürk'tür. "Yurtta barış, dünyada barış" diyen kişidir. Bizim paralarımız bunlar. Biz Türkler ince ruhlu,
kibar, medeni insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına
şairlerimizin, düşünürlerimizin, bilim adamalarımızın fotoğraflarını bastık...

Siz Fransızlar kendiniz barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş Adamlarının
fotoğraflarını basmışsınız!" der...

Barış Manço'nun bu müthiş cevabından sonra televizyon yöneticileri Canlı yayını keserler ve spikeri yayından alırlar, başka bir spiker yerine gelir ve canlı yayın yeniden başlar, yeni spiker Barış Manço'dan ve Türklerden özür diler, programa böylece devam edilir...

''Bir gün ölürsem, öldüğüm günü değil, doğduğum günü hatırlayın"
- Barış Manço . (2 ocak 1943)
,

Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. 
Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. 
En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten 
kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar 
verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. 
Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. 

Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır! 

Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile.
Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir. 

Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz. 
Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın . .
,

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu. 

Çocuk babasına, - "Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun" diye sordu... 

Zaten yorgun gelen adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi. 

Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek istiyorum" diye üsteledi.

Adam : - "İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi.

Bunun üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç verir misin" diye sordu.

Adam iyice sinirlenip, "Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat" dedi.

Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.

Adam sinirli sinirli: - "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder." diye düşündü.

Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"...

Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı...

Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi...

- "Al bakalım, istediğin 10 . milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi...

Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler babacığım"...

Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.

Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?...

Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok" diye kızdı...

Çocuk : - "Param vardı ama yeterince yoktu " dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı;

- "İşte 20 milyon...

- "Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?..."

11 Aralık 2014 Perşembe

,
Zamanın birinde çok akıllı iki kardeş yaşarmış. Etrafındaki ve okuldaki bilgiler kendilerine yetmediğinden, annesi onları, bulundukları beldenin bilge adamına götürmüş.
Kardeşler, bilge adama pek çok sorular sormuşlar ve her defasında kendilerinin tatmin olduğu cevaplar almışlar. Bundan çok memnun olan kardeşler, bir müddet için bilgenin yanında kalıp daha çok şeyler öğrenmek için annelerinden izin istemişler ve bilge adamın yanında kalmışlar.
Bilge adama sorduklarına ve aldıkları cevaplara çok sevinen ve mutlu olan çocuklar bir süre sonra bu işten sıkılmaya başlamışlar. Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım diye düşünmüşler.
Kardeşlerden biri, “Buldum” demiş. “İki elimin arasına bir kelebek koyacağım ve bilge adama soracağım. Avucumun içinde bir kelebek var, canlı mı ölü mü? Ölü derse kelebeği bırakacağım, canlı derse avucumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse cevabını bilemeyecek!”
Kelebeği ellerinde tutan kardeşlerden biri, kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış ve sormuş…
“Avucumun içinde bir kelebek var, canlı mı ölü mü?”
Bilge, uzun uzun çocuğun gözlerinin içine bakmış ve cevaplamış:
“Senin ellerinde evladım, senin ellerinde…
Aşkınız…
Geleceğiniz…
Gençliğiniz…
Hayatınız…
Her şeyiniz…
Huzurunuz…
Mutluluğunuz…
Sizin ellerinizde…”
,
Bir zamanlar uzak diyarların birinde çok sevilen, adaletli, bilge bir kral tarafından yönetilen bir ülke varmış. Kralın bilgeliği dilden dile dolaşır, başka başka ülkelerden insanlar sorularının yanıtlarını bulmak için bilge krala gelirlermiş.
Bir gün krala genç bir adam gelmiş; özgürlük nedir ? sonsuz mudur? ben özgür müyüm? her istediğimi yapabilir miyim diye krala peş peşe sorular sormuş. Kral bu heyecanlı genci dinlemiş; düşünmüş ve gence demiş ki:
Tek ayağının kaldırabilir misin?
Genç cevaplamış:
Elbette diyerek ayağının birini kaldırmış.
Kral devam etmiş:
Peki iki ayağını birden kaldırabilir misin?
Genç:
Nasıl olur kralım o zaman düşerim demiş.

Kral cevap vermiş:
Sadece ilk seçimlerimizi yaparken özgürüz, ondan sonrakiler yaptığımız bu ilk seçimimize bağlı olarak şekillenir demiş.

9 Aralık 2014 Salı

,
Meşhur Türk Hükümdarı Timurlenk’e:
- Seni erlikten başbuğluğa yükselten nedir?…diye sormuşlar.
 Timurlenk şu cevabı vermiş :
- Asla ümitsizliğe düşmedim… O kadar zorlukla karşılaştığım halde hiç birisinden yılmadım ve bir maksadıma erişmek için bir karınca bana örnek oldu:
Bir gün düşmanlarımdan kaçmış bir harabeye sığınmıştım. Her yerden ümidi kesmek üzere olduğum bir anda gözüm bir karıncaya ilişti. Karınca kendinden büyük bir buğday tanesini almış bir yıkıntının üzerinden aşırmak için uğraşıyor; fakat taşıdığı şey kendisinden büyük olduğu için sonuna kadar götüremiyor, düşürüyordu. Tane yuvarlanarak duvarın dibine düşüyor, karınca tekrar inip rızkını alıp götürmeye uğraşıyordu. Bu hal elliden fazla oldu; ama karınca da nihayet maksadına erişti. Karıncanın bu azmini gördükten sonra bende bir ümit peyda oldu. Kendi kendime:”
Ben bu karınca kadar da mı olamayacağım.” dedim ve maksadıma erinceye kadar hiç bir zorluktan yılmadım.
,

HAYATLA RÖPORTAJ yaptığımı gördüm rüyamda. 
"Benimle röportaj mı yapmak istiyorsun?" diye sordu Hayat. 
"Zamanın var mı?" diye sordum. 
Gülümsedi. 
"Benim zamanım Sonsuzluk" dedi Hayat. "Ne sorular var yüreğinde?" 
"İnsanlarla ilgili en çok neye şaşıyorsun?" diye sordum. 
Hayat yanıt verdi. 
"Çocukluktan sıkılıp büyümek için acele ediyorlar, sonra yine çocuk olmanın özlemini duyuyorlar. Para kazanmak için sağlıklarını kaybediyorlar, sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını kaybediyorlar. Gelecekle ilgili endişelenmekten şimdiyi unutuyorlar. Sonra da ne şimdiyi ne geleceği yaşayabiliyorlar. Deneyim iyi bir öğretmendir diyorlar ama deneyimin faturasını ödemek istemiyorlar. Hayatlarını kazanmak için eğitim alıyorlar ama yaşam ustası olmayı bilmiyorlar. Bu nedenle de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç yaşamamış gibi ölüyorlar." 
Hayat elimi tuttu. Bir süre sessiz kaldık. Derin bir nefes aldım. Ona, insanların neleri öğrenmelerini istediğini sordum. 
Hayat yanıtladı. 
"Hiç kimseyi seni sevmeye zorlayamayacağını, yapabileceğin tek şeyin seni sevmelerine izin vermelerini isterdim. Affetmenin affederek öğrenilebileceğini öğrenmelerini isterdim. Başkalarıyla kendilerini kıyaslamamayı öğrenmelerini isterdim. İki insanın aynı şeye bakıp farklışeyleri görebileceğini öğrenmelerini isterdim." 

"Zengin insanın en çok şeye sahip olan değil, en az şeye ihtiyaç duyan insan olduğunu öğrenmelerini isterdim. Bir sevecen yüreği derinden yaralamanın bir anda olduğunu; ama iyileştirmenin çok uzun sürdüğünü öğrenmelerini isterdim. Seni seven insanların duygularınmı nasıl ifade edebileceklerini bilmedikleri için seni sevmediklerini sanmak yerine onların sevgisini hissetmeyi öğrenmelerini isterdim." 
Hayat derin bir nefes verdi. Hayatın nefesi kelimelere dönüştü. 
"Söylediklerimi yüreğine kaydet" dedi. Söylediği cümleyi yüreğime kaydettim. 
"Başkalarını affetmek yeterli değil, kendini de affetmeyi öğren". 
Yüreğim kuş gibi hafiflemişti. 
"Son bir soru daha, Hayat" dedim. "Benden ne istiyorsun?" 
Bütün odayı beyaz bir ışık kapladı ve Hayat yanıtladı. 
"Senin kendin olmanı istiyorum, yoksa başkası olurdun. Sana bugün ihtiyacım olduğunu bil, yoksa bugün benimle olmazdın. Kendi eşsizliğini ve biricikliğini bil; çünkü ben kendimi tekrar etmeyecek kadar yaratıcı ve zenginim. Ve gerçekten TEK değerli olanım. Değerimi bil."

3 Aralık 2014 Çarşamba

,
İyi kalpli yalnız bir adam birgün bir koza bulur. Kozanın
içinde küçük bir tırtıl vardır. Adam çok sever bu tırtılı. Onunla
tüm yalnızlığını, tüm sevgisini paylaşır. Gel zaman git zaman
tırtıl büyür, güzel bir kelebek olur. Adam kelebeğine hayran,
bırakamaz onu bir türlü. Aslında kelebeğin aklında dağlar,
kırlar, çiçekler vardır da kıyamaz bir türlü adama ve sevgisine,
yalnız bırakamaz onu. Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği
yerde geçirmeye hazırdır.
Ama adam bilir ki "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir."
Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne,
kırlarına, çiçeklerine doğru...
Kelebek mutlu olmasına mutludur ama hiçbir meltem, hiçbir
çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını andırmaz. Aklında
adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolaşır saatlerce...
Adam bir kelebeğe sevdalı, bakıp durur boşluğa. Kelebekse
hâlâ konacak sıcak bir avuç aramakta! Böylece kelebek şunu
anlar;
"Bazen ait olduğumuz yer orasıdır; sıcak bir avuçtur biliriz.
Ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hiçtir."
Böylece adam şunu anlar:
"Hiçbir sevdayı yalnızca sevgiyle yaşatamazsınız."
O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömecek bir
dağ aramaya başlar. Ama gücü tükenene dek arayıp da
bulamayınca anlar ki
"Hiçbir dağ bir özlemi gömebileceğimiz kadar büyük değildir."
Adamsa artık sevdasını koyar avuçlarına kelebeğinin yerine.
Herkes birşeyler yaşar; iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış.
Yaşadıklarından bir çıkarım yaparak hayatına bir yol verir,
aynı zamanda düşüncelerine de...
BIRAK SEVGİ SENİ BULSUN!!!

1 Aralık 2014 Pazartesi

,
Aradığın şey o kitaplarda değil, aradığın şeyi okuyarak bulamazsın. Sende eksik olan şeyi gözlerinle tamamlayamazsın. Aradığın şeyi dünyada arayacaksın, aradığın şeyi yüreğinle bulacaksın. Dünyadaki tüm kitaplar, tüm hesaplar, akıl oyunları, sayfalarca laflar, sevginin yerini tutmaz. Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın.
HAYAT GİDENLERİ ASLA AFFETMEZ 

,

Bilmelisin Ki

Can Yücel

Bilmelisin ki ... 
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez. 

Bilmelisin ki ... 
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, 
anlam yükü o kadar azalır. 

Bilmelisin ki ... 
Karşındakını kırmamak ve inançlarını savunmak arasındaki 
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor. 

Bilmelisin ki ... 
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. 
Gerçek aşkların da! 

Bilmelisin ki ... 
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, 
ne tür deneyimler yaşadığınızla var. 

Bilmelisin ki ... 
Aile hep insanın yanında olmuyor. 
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi,sevgi ve güven 
öğrenebiliyorsunuz. 
Aile her zaman biyolojik degil 

Bilmelisin ki ... 
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra 
üzebilir. Onları affetmek gerekir. 

Bilmelisin ki ... 
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. 
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor. 

Bilmelisin ki ... 
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için 
dönmesini 
durdurmuyor. 

Bilmelisin ki ... 
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. 
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz 

Bilmelisin ki ... 
Iki kişi münakasa ediyorsa, bu birbirlerini 
sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri 
anlamına 
gelmez.(Dikkat) 

Bilmelisin ki ... 
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. 
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır. 

Bilmelisin ki 
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

17 Kasım 2014 Pazartesi

,

Hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar?
Hangi kuş, “farklı ötünce” diğerine yasak koyar?
Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.
Ah insanlar! Her şeyi bulup kendini bulamayanlar…

Charles Bukowski

13 Kasım 2014 Perşembe

,
Mutlu Olmak için Sözler







 işte Mutluluk Sözleri:
1. Kinden ve nefretten kurtuIun.
2. Herkese iyi davranın.
3. ProbIemIerinizi avantaj oIarak görün.
http://www.neguzelmesajlar.com/ozlu-sozler/mutlu-olmak-icin-sozler.html
4. Sahip oIdukIarınız için şükredin.
5. HayaIIeriniz büyük oIsun.
6. Her şeyi kafanıza takmayın.
7. DiğerIeri hakkında iyi konuşun.
8. Bahane buImayı bırakın.
9. An’da yaşayın.
10. Her sabah aynı saatte uyanın.
11. Kendinizi başkaIarıyIa kıyasIamayın.
12. Pozitif insanIarIa takıIın.
13. BaşkaIarının onayına ihtiyaç oImadığını biIin.
14. SosyaI iIişkiIerinizi geIiştirin.
15. DinIemeyi öğrenin.
16. Meditasyon yapın.
17. SağIıkIı besIenin.
18. Spor yapın.
19. Sade www.neguzelmesajlar.com bir yaşam sürün.
20. Kendinizi kontroI edin.
21. Dürüst oIun.
22. Değiştiremeyeceğiniz şeyIeri kabuIIenin.
Herkese mutlu bir yaşam dileriz…

30 Ekim 2014 Perşembe

,
Dünya Ülkelerinden Seçmece Atasözleri
Sis yelpaze ile dağıtılmaz.
JAPONYA

Şöhret kabiliyetin gölgesidir.
INGILTERE

İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır.
MOGOLISTAN

Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir.
U.S.A

Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin.
TIBET

Dikenler arasında güller yetişir.
ALMAN

Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar.
VENEZUELA

Kadın gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar önünden gidenin arkasından koşar.
KONGO

Evlenmeden evvel gözlerinizi dört açın. Evlendikten sonra yarı yarıya kapayın.
PORTEKIZ

Ask ile öksürük hiç bir zaman saklanamaz.
AVUSTURALYA

Mutluluk herkesin hayatından bir kere geçer.
VENEZUELA

İnsanlar yaşadıkça ihtiyarladıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça ihtiyarlarlar.
ISKOÇYA

Hakiki sevgi ayrılıkta unutulmaz.
BELÇIKA

Allah’ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz.
ARABISTAN

Biri öteki kadar zengin olunca, kardeşler birbirlerini severler.
UGANDA

Evlilik bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içindekilerde dışarı çıkmak için uğraşır dururlar.
TAYLAND

Yaşını söyleyen kadın ya genç olduğu için kaybedecek bir şeyi yoktur, ya da yaşlı olduğundan kazanacak bir şeyi yoktur.
MALEZYA

Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır.
BOLIVYA

Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan iyidir.
ARNAVUTLUK

Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet.
ÇIN

Eski asklar yanmış sönmüş kömür gibi gayet kolay alev alır.
KOLOMBIYA

Erkek yaşını saklamaya, kadın ise saklamamaya başladığı zaman yaşlanmıştır.
PERU

Güzellik, tabiatın kadınlara verdiği ilk hediye, ayni zamanda geri aldığı ilk şeydir.
SILI

Ömrümün sonuna kadar eşeğe binmektense, bir yıl ata binmek yeğdir.
HOLLANDA

Yatağa yattığım zaman, problemlerimi elbiselerimde bırakırım.
HOLLANDA

Aşkın tokadı üzüm gibi tatlıdır.
MISIR

Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.
BREZILYA

Hiç bir mutfak iki kadını alacak kadar zengin değildir.
SUDAN

Üç taşınma bir yangına bedeldir.
JAPON

Nisan yağmuru Mayıs çiçeği getirir.
KANADA

Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer.
KENYA

Büyük acılar sessizdir.
ITALYA

Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir.
NIJERYA

Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak basarıdır.
U.S.A

İlk karini sana Allah, İkinci karini insanlar, Üçüncüsünü ise şeytan gönderir.
JAPON

İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz ama karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler.
FRANSA

Evinde huzurlu olmak istiyorsan esinin bütün istediklerini yap.
NIJERYA

Yalan dörtnala gider, gerçek adım adım adım yürür, fakat gene de vaktinde yetişir.
NORVEÇ

Biri sizi bir kez aldatırsa suç onundur. İki kez aldatırsa suç sizindir.
ROMANYA

Bir şekilde doğar, fakat bin bir şekilde ölürüz.
YUGOSLAVYA

Hak yenir ama hazmedilmez.
YUNAN

Bir adam en çok sevgilisini, en iyi şekilde ailesini, en uzun da annesini sever.
IRLANDA

Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun, yaprakları yine de yere dökülür.
ÇIN

Küçük kazançlar servet getirir.
JAMAIKA

Eski sevgi paslanmaz.
ISVEÇ
,
 Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada uzun uzun gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa: — Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum..Çok yakın olduğunu söylediler. Çocuk , arabanın penceresini iyice açtıktan sonra: — Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde. Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez. Çocuk: — Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten. — İyi ama, demiş adam. Bunların parktan değil de tek bir aġaçtan gelmediği ne malûm? — Tek bir aġaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik, manolya lar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız. Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken farketmiş onun kör olduğunu.Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini farkettiğini. Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken: — On yıl önce bir kaza geçirmişim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağam öyle değil mi? Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken: — Artık emin değilim, demiş Emin olduğum tek şey benden iyi gördüğün…

21 Ekim 2014 Salı

,
Güneş ile Rüzgar, hangisinin daha güçlü olduğu konusunda tartışırlar.
Ve rüzgar;
Sana benim daha güçlü olduğumu kanıtlayacağım der.
Şuradaki yaşlı adamı görüyor musun hani şu üstünde palto olan? 
Bahse girerim o paltoyu üstünden senden çok daha çabuk sokup alabilirim.
Bu denemeye razı olan güneş bir bulutun arkasına gizlenir ve rüzgar bir fırtına gücüyle esmeye başlar.
Ancak rüzgar şiddetini ne kadar artırırsa yaşlı adam da paltosuna o kadar sarınır.
Sonunda rüzgar pes edip durulur ve güneş bulutun arkasından çıkarak yaşlı adama sıcacık gülümser.
Bunu gören yaşlı adamın yüzünde bir hoşnutluk ifadesi belirir ve paltosunu çıkarır.
İddiayı kazanan güneş rüzgara;


Dostluk ve naziklik her zaman haşinlik ve zorbalıktan daha güçlüdür der.
,

Seven Sevdiğine Sevdiğini Söylesin!

Hoca mezarlıktaki işini bitirmek üzereydi .
O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam :
" Onu ne kadar çok sevdim ." diyerek çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı .
Yaşlı adamın yaşlı sesi törenin asil sessizliğini bozmuştu .
Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuşlardı.
Yetişkin çocukları alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar :
"Tamam , baba . Seni anlıyoruz ."
Yaşlı adam gözlerini dikmiş kazılan mezara yavaş yavaş inen naaşa bakıyordu...
Daha sonra yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak attılar.
Yaşlı adam hala : "Onu ne kadar çok sevdim" diye sesli sesli konuşuyordu.
Kızı ve iki oğlu konuşmasını engellemek istediler,
Ama o devam etti , "Onu sevmiştim !"
Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken , yaşlı adam gitmemekte direniyordu . Gözlerini mezara dikmiş bakıyordu . Hoca yaklaştı : "Kendinizi nasıl hissettiğinizi biliyorum , ama gitme zamanı geldi . Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız ." dedi . Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha "Onu ne kadar çok sevdim ."diyerek söylendi . "Beni anlamıyorsunuz ," dedi hocaya "ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim ."

Zil çalmadığı sürece zil değildir .

Şarkı söylenmediği sürece şarkı değildir .

Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır .

Sevgi insanlara verdiğiniz sürece sevgidir.

SEVDİKLERİNİZİN KIYMETİNİ ONLARI KAYBETMEDEN BİLMENİZ DİLEĞİYLE...

19 Eylül 2014 Cuma

,

Neden ülke bayraklarının çoğunda kırmızı renk vardır? Niçin bebek kıyafetlerinde kızlar için pembe, erkekler için mavi uygundur? Hepimiz geçmiş deneyimlerimizden, kültürümüzden ve moda kavramından etkilenerek renklere anlamlar yükleriz.

Bir zamanlar renkler, sadece sevildikleri için seçilirlerdi, ama artık renklerin psikolojik etkileri üzerine yapılan araştırmalar bize renklerin tercih edilme nedenlerinin değiştiğini gösteriyor.


KIRMIZI 
Kırmızı kesinlikle iştah açmasıyla bilinen bir renktir. Kırmızı her ortama hayat ve enerji verir. Hormonsal artışı sağlayan, cinsel aktiviteyi artıran ve yaraların iyileşmesini kolaylaştıran kırmızı, düşünceyi de etkiler.
Ana renklerden biri olan ve birçok insanın ilk tercihlerinden biri olan kırmızı en dominant ve dinamik renk olarak tanımlanabilir. Çarpıcı ve heyecan verici doğasıyla kırmızı renk, dikkat çekicidir. Harekete geçiren etkisiyle, bakan kişinin ilgisini toplar ve yoğunlaştırır. Kırmızı renk skalasında yer alan gül, kestane ve bordo renkler güzel ve ifade edicidir. Buna ek olarak evrensel olarak çekici ve duygusal renkler olarak bilinir. Bordo ve gül kırmızısı tonları, özellikle çocukları eğlenceye çağırır ve sevgi duygusunu uyandırır.
Kırmızının dekorasyondaki etkileri, her ortama hayat ve enerji verir. Güçlü ve yoğun ışık olduğu zaman kırmızı bir mekânda daha fazla vurgulanır. Renkten en fazla söz edilen anlar ışık yoğunluklarının olduğu anlardır, diğer yandan az ışıklı ortamlarda kırmızı şiddetini kaybeder. Daha dingin ortamlarda saf kırmızı çok nadir kullanılır çünkü onun göze batan ve çok güçlü etkisi mekânı yorabilir. Diğer yandan daha iddialı ve hareketli yerlerde kırmızı, sıcaklık ve enerji kaynağıdır. Örneğin oturma odasında vurgulanan renk olarak kullanıldığında aile bireylerine canlılık verir ve yaratıcı etkinliklerde bulunmaları için harekete geçirir.


TURUNCU 
Turuncu kırmızıyla benzer özelliklere sahip bir renk. Saf halinin yanı sıra açık tonlarıyla ve gölgeli tonlarıyla da sevilir. Ayrıca olgunluğu ve durağanlığıyla kırmızıdan daha az iddialıdır ve daha çok tercih edilir.
Turuncunun dekorasyondaki etkileri: İştah açıcı özelliğe sahip olduğu için özellikle yemek odalarında ve servis takımlarında kullanılan turuncu başkalarına karşı nezaketi ve saygıyı vurguladığı gibi sosyal etkileşimleri de arttırır. Dolayısıyla ortak kullanım alanları (salon, TV odası, mutfak)turuncu renk için en uygun ortamlardır. Turuncu, insanların algısını en çok ve en kolay etkileyen renklerden biri olarak bulunduğu grubu sayıca çok gösterir.
Eğer bir arada durduğunda olduğundan çok daha fazla sayıda ve sık görülmesini istediğiniz dekorasyon öğeleri varsa kesinlikle onları turuncu seçmelisiniz.
Turuncu rengin simgeleri: Turuncu, güç ve dayanıklılığın rengidir. Ayrıca sıcaklığı, ateşi ve telaşı simgeler. Neşenin ve bilgeliğin de sembolü olan turuncunun, insanlardaki sosyalleşme duygularını faaliyete geçirdiğini ifade eden uzmanlar, bu rengin aşırı kullanımının sinir sistemini olumsuz yönde etkilediğini vurguluyorlar. Uzmanlar, bu sebeple turuncuyu, yeşil ve mavinin tonlarıyla birlikte kullanmak gerektiğine dikkat çekiyorlar.


PEMBE 
Pembe, sabah güneşinin rengi, dişi duyguların ifadesidir. Yaşam dolu, mükemmel ve enerji veren bir renktir. Sağlıklı olmanın ve daima genç kalmanın ifadesi olarak da tanımlanabilir. Pembe enerjisini kırmızıdan alır. Kırmızıya göre daha yumuşaktır. İlkbaharın rengi olarak da tanımlayabileceğimiz pembenin bu saf yönü aynı zamanda kusursuz bir dünyanın ve hayaller peşinde koşulan bir yaşamın da habercisidir. Pembe çekicidir, hünerlidir ve fantezi doludur. Dişi yönü gizleyemeyecek kadar aydınlıktır.

Pembenin dekorasyondaki etkileri; Hayallerin rengi pembe, ortama kazandırdığı enerjinin yanı sıra hassas etkileriyle çalışma alanlarında pek tercih edilmez. Daha olumlu bir yaşamı düşlemenin rengi olarak, özellikle dekorasyonda kız çocuklarının odalarında kullanılır.

KAHVERENGİ 
Kahverengi toprağın, yani doğumun ve bereketin rengidir. Kahverengi hareketleri hızlandırır. Bu rengi seven insanlar fiziksel olarak çok duyarlıdırlar, tenleri çok hassastır ve sinirleri mükemmeldir.

Kahverenginin dekorasyondaki etkileri; insan hareketini hızlandırdığı için özellikle fastfood restoranları, iç mekanlarında kahverengini kullanırlar. Sosyal dengeyi ve toplum içinde rahatlığı sağlayan renkler olarak ev dekorasyonunda da sıkça kullanılan kahverengi ve bej, özellikle zemine hâkim olmalarıyla, güvenlik duygusunu ve toprağın yarattığı rahatlık hissini verirler. Sıcak nötr nitelikleri, güvenlik ve bağlılık duygusu yaratır. Diğer yandan yemek ve oturma odalarında şeftali rengiyle birlikte kullanıldıklarında, hem samimi hem de çocukların öteki kişilerle etkileşimi için sıcak bir ortam yaratır. 


SİYAH Birçok insandan siyahın her zaman çok asil ve mağrur olduğuna dair fikirlerini duyarız. Genel kanı da bu yöndedir ve çoğu zaman doğrudur. Çünkü renk biliminde siyah gücü ve tutkuyu temsil eder. Aynı zamanda hırsın da bir ifadesidir. Bu nedenle tüm makam arabaları veya güç simgesi olan araçlar siyahtır. Güçlü ve hırslı birçok duygunun da temsilcisi siyahtır. Fonda kullanıldığında karamsarlığı ifade eder. Aynı zamanda matemi de simgelediğinden karamsarlığın yanı sıra üzüntü çağrıştırır.
Ancak ışığı yok ettiği için dikkati dağıtacak unsurların algıyı dağıtmasını en aza indiren ve dolayısıyla konsantrasyon sağlamakta kolaylığıyla da bilinen bir renktir. Bazı ünlü düşünürlerin veya sanatçıların, ışıksız, karanlık bir odaya girerek konsantre oldukları söylenir.


MAVİ 
Mavinin her zaman huzur ve dinginlik verdiği söylenir. Doğrudur da... Çünkü kanın akışını yavaşlatır. Bu nedenle de oldukça sakinleştirir. Çocuk odalarında turuncu veya sarı gibi uyarıcı renkler yerine mavi kullanıldığında çocukların yaramazlıklarının azaldığı ve daha sakinleştikleri gözlenmiştir. Ayrıca kırmızının aksine mavi yeme içgüdüsünü de engelleyen bir renk olduğundan yemek firmaları maviyi pek tercih etmezler. Hatta eğer diyetteyseniz mavi tabaklarda yemeniz de batıda diyetisyenler tarafından en çok önerilen yollardan birisidir. Bu nedenle yemek odanızı maviye boyamanız pek tavsiye edilmez. Tabi eğer zayıflamak istemiyorsanız. Amacınıza bağlı olarak maviyi tercih de edebilirsiniz elbette. Ayrıca mavinin çok önemli bir diğer özelliği de uzaktan çok net fark edilebilmesidir. Bu nedenle eğer ofisinizde herkesin uzaktan bile olsa hemen fark etmesini istediğiniz bölümler varsa mutlaka mavi kullanmalısınız. Yakından kırmızı çok daha dikkat çekicidir evet, ancak uzaktan o kadar da fark edilmez ancak mavi kendini hemen gösterecektir.

LACİVERT 
Lacivert sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği çağrıştırır. Tüm dünyada üst düzey toplantılarda veya uluslararası toplantılarda hemen hemen bütün devlet başkanlarının lacivert giymesi de bu nedenledir. O kadar uzağa gitmeye bile gerek yok aslında. Üst düzey yöneticilerin neredeyse hepsi, hatta iş görüşmelerine gelen adaylar sırf bu nedenle çoğu zaman lacivert kullanırlar. Ayrıca yeşil ve mavi sağlamlığı da simgelerler. Bu nedenle ofislerinizde veya çalışanlarınızın kıyafetlerinde lacivert bulunmasına özen göstermenizi tavsiye ederiz.

GRİ 
Gri dediğinizde veya gri bir yere girdiğinizde neler hissettiğiniz düşünün. Gri kesinlikle diplomatik ve ağır bir renktir. Hareketleri yavaşlatır, enerjiyi düşürür, kesinlikle ağırlığı ve ciddiyeti temsil eder. Ayrıca yaratıcılığı da öldürdüğü bilinen gerçekler arasındadır. Bu nedenle yaratıcılığın çok da gerekli olmadığı resmi dairelerde her yer griye boyalıdır ve çoğu ofis malzemesi de gridir. Eğer yaratıcılık gerektirmeyen ve insanların çok da düşünmeden iş yapmalarını istiyorsanız gri uygun bir renktir. Ayrıca diplomatik görüntüyü de en net veren renk olduğunu söyleyebiliriz. Ancak eğer bunun tam tersi bir etki istiyorsanız ofisinizde griden kesinlikle kaçının. Bir de eğer insanların çok yavaş ve ağır hareket etmelerimi istediğiniz bir bölge varsa orada da gri kullanmanız istediğiniz etkiyi sağlayacaktır.

SARI 
Sarı renk tamamen geçiciliğin ve dikkat çekiciliğin ifadesidir. Trafik lambalarını düşünün. Sarı renk bir süre sonra bitecek olan bir süreci gösterir. Ayrıca dünyanın tüm ülkelerindeki taksiler sarı renktedir. Yolda çok rahat görülebilsin, diğer otomobillerden kolayca ayırt edilebilsin ve geçici oldukları da vurgulansın diye.
Ayrıca yol çizgilerinin de artık beyaz değil sarı olmasındaki sebep de sarının dikkat çekici bir renk olmasından kaynaklanır. Çünkü tahminlerin aksine sarı beyazdan daha göz alıcı bir renktir.
Ofiste kullanılacak renk tercihlerine geri dönecek olursak, eğer bir yerde insanların hızlı geçişlerini ve çok kalmamalarını sağlamak ve tempoyu artırmak istiyorsanız kesinlikle renginiz sarı olmalı. Tabi eğer çocuk odasını sarıya boyarsanız, bu durumda küçük afacanın adrenalin ve yaramazlık düzeyindeki artışa da çok şaşırmamanızı söyleyebiliriz.

BEYAZ 
Beyaz saflığın, yeni başlangıçların ve barışın rengidir. Bozulmamış, değerini kaybetmemiş ve kutsal sayılan kavramlar beyaz renkle temsil edilir. Işığı yansıtan ve ortama ferahlı kazandıran beyaz, parlak ve enerji vericidir. Bunun yanı sıra asaleti, zarafeti ve soğukkanlılığı da ifade ettiği için, tıpkı saf ve mutluluk verici olduğu gibi soğuk ortamlar yaratmak istenildiğinde de kullanılır.

Beyazın dekorasyondaki etkileri; Beyaz özellikle hastaneler ve ilaç firmaları gibi sağlık ve hijyeni vurgulamak isteyen mekânlar için tercih edilen ilk renktir. Bunun yanı sıra istikrarı v devamlılığı da temsil ettiği için beyaz rengin kullanıldığı ofisler daha güven verir. Gözleri dinlendiren ve mekânı gerçek boyutlarından daha büyük gösteren beyaz, neredeyse tüm mimarlar tarafından tavsiye edilen bir renktir. Işık, seçilen beyazın tonunu etkiler. Kuzeye bakan bir odada kreme yakın, güneşli bir odada ise, griye yakın beyaz kullanabilirsiniz. Beyaz dengeleyici ve net kişiliğiyle birçok mekânın kurtarıcısı ve gözdesidir.


YEŞİL 
Dinlendirici bir renk olan yeşilin yorgun insanlar üzerinde yatıştırıcı, sakinleştirici bir etkisi vardır. Özellikle mavi ile karıştırılmış yeşil, pasif, sinirli ve tansiyonlu anları azaltır.
Yeşil rengin dekorasyondaki etkileri; Yeşil gözleri dinlendiren ve heyecan duygusunu azaltan bir renk olduğu için mekânlarda huzur verir. Açık tonları daha duygusal atmosferler için tercih edilir. Sonsuz bir tinsellik ve barışıklık duygusu da yarattığı için evlerde bol miktarda yeşil bitkiler bulundurulması tavsiye edilir. İlkbahar mevsimini çağrıştıran özelliği ile uygulandığı her mekâna temiz hava ve canlılık katar. Diğer yandan ofislerde kullanılan yeşil renk, güven verici bir izlenim bırakır.